03 Şubat 2023, 10:01 tarihinde eklendi

İstanbul semt isimleri nereden geliyor?

İstanbul semt isimleri nereden geliyor?

İstanbul yüzyıllar boyunca medeniyetlere beşik olan bir yerleşim yeri olmuştur. İstanbul’da her medeniyetten bir iz görmek mümkündür. Peki bu izler semt isimlerine nasıl yansımıştır? İşte İstanbul semt isimlerinden bazılarını sizler için derledik.

Ayvansaray: Bizans dönemindeki adı Ayos Mamos – Blahernai'dir. Burada bulunan kapı önceleri Ksilokerkos, sonraları tahta kapı anlamına gelen Klisoporto adlarıyla anılmıştır. Semtin bugünkü adının kökenine ilişkin çeşitli iddialar vardır. Osmanlı döneminde sıcak ülkelerden birtakım hayvanlar getirilerek eski Bizans mahzenlerine kapatılırdı. Bu nedenle halk buraya Hayvan Sarayı adını vermiştir. Bu ad zamanla bozularak bugünkü halini almıştır. Bir diğer iddia ise Bizans Sarayı'nın, kemerli yüksek bina anlamına gelen eyvan sözcüğüyle Eyvan Saray olarak adlandırıldığı, bu adın da zamanla bozularak Ayvansaray olduğudur.

Bakırköy: Roma dönemindeki adı Hebdomon'dur. Bizans döneminde ise uzun köy anlamına gelen Makro Hori ya da uzak köy anlamına gelen Makriköy olarak anılmıştır. 1925'te yabancı yer adlarının Türkçeleştirilmesi sırasında semtin adı Bakırköy olarak değiştirilmiştir.

Bebek: Semt tarih boyunca Challae, Helai, Hile ve Sakallai (İskeleler) sözcüğünün bozulmuş biçimi olan Hallai adlarıyla anılmıştır. Bebek adı ise İstanbul'un fethinden önce, kuşatma sırasında koyulmuştur. II. Mehmed (Fatih) Rumeli Hisarı'nın yapımı sırasında asayiş korumak için buraya Bebek Çelebi adlı bir görevliyi tayin etmiş ve yöre bundan sonra bu kişinin adıyla anılmaya başlamıştır. IV. Murad döneminde (1623-1640) Yeniçeri Ağası Hasan Halife'ye yörede bir arazi verilmiş ve semt bir dönem onun adıyla da anılmıştır.

Beyoğlu: Tarihi yarımadanın ve Haliç'in karşısında olduğu için, yunanca karşı ya da öte yaka anlamına gelen “Pera” adıyla anılmıştır. Türkler tarafından Beyoğlu olarak anılmasının nedeni ise semtte bir beyin oğluna ait bir konağın bulunduğu yönündeki bilgidir. Bey oğlunun kim olduğuna ilişkin iki iddia vardır. Bunlardan birine göre, söz konusu soylu, Fatih Sultan Mehmed döneminde İslamiyeti kabul ederek bu bölgede yaşamaya başlayan Pontos Prensi Aleksios Komnenos veya yeğenidir. İkinci iddiaya göre ise bu Taksim civarında bir konakta oturduğu söylenen, Kanuni Sultan Süleyman döneminin Venedik elçisi Andrea Gritti'nin oğlu Luigi Giritti'dir.

Beykoz: Eski adları Bitinia Kralı Amikos'tan ötürü Amia ve Bizans döneminde havuzlar, çeşmeler anlamına gelen Fiela'dır. Beykoz adının nerden geldiğine ilişkin varsayımlar çeşitlidir. Kimi tarihçiler ve araştırmacılar sözcüğünün ikinci hecesinin koz mu yoksa kos mu olduğu konusunda farklı düşüncededir. Farsça'da “kos” köy anlamına gelir. İzmir Sancağı Beyleri burada oturduklarından buraya bey köyü denmiş olabilir. Diğer yandan koz, ceviz anlamına gelir ve bu yöre cevizleriyle ünlü olduğu için de bu adı taşıyor olabilir. XVIII. Yüzyıl yazarlarından İnciciyan da bu varsayımı doğrulayarak, Beykoz'un adını yöredeki bir çeşmenin başında bulunan görkemli ceviz ağacından aldığını söyler.

Cihangir: Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın oğulları Şehzade Cihangir küçük yaşta ölünce, Mimar Sinan 1559'da onun adına büyük bir camii inşa etti. Camiye Şehzade Cihangir adı verildi. Semtin adı buradan gelmektedir.

Çengelköy: Bizans döneminde Sofia Limanı olarak anılırdı. Çengelköy adı İstanbul'un fethinden sonra, sahilde bulunan çok sayıdaki çengelden (çıpa) esinlenerek verilmiştir. Yöreye Çengelli Köy ya da Çengel Köyü de denmiştir. Bazı kaynaklarda yörenin adı Çenkar Karyesi olarak geçmektedir. Ayrıca Burada Üretilen çengel çapalardan ötürü de bu adın verildiği iddia edilmektedir. Kimi Kaynaklar semtin adının Kaptanıderya Çengeloğlu Tahir Paşa'dan geldiğini belirtir.

Eminönü: Gümrük ambarlarının bulunduğu yere Eminogi (Eminönü) denir. Semt adını buradan almıştır.

Emirgan: XVI. Yüzyılın ortalarında Nişancı Feridun Bey'e bağışlanan bölge, IV. Zamanında revan kalesini hiç kan dökülmeden Osmanlılara teslim ettiği için Emirgüneoğlu Tahmasb Kulu Han'a verilmiştir. Semt adını bu kişiden almıştır.

Galata adının kökenine ilişkin çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan biri süt anlamına gelen Galaktos'tan türediğidir. Bir diğer iddia ise, semte bu adın İtalyanca “iskeleye inen merdiven ve yokuşlu yol” anlamına gelen Calata'dan esinlenerek verildiği yolundadır.

Kadıköy: Sarayburnu'nun son derece uygun konumunu görmeyip de karşı sahilde kent kurduğu için buraya Körler Ülkesi anlamına gelen Halkedon adı verilmiştir. Bu ad zamanla değişerek Kadıköy olmuştur. Bir diğer iddiaya göre ise semt, kadıların burada oturmasından ötürü bu adı almıştır.

Kağıthane: Bizans döneminde Kağıthane Deresi'nin adı Barbises'ti. Kağıthane adı İstanbul'un fethi sırasında burada bulunan bir kağıt imalathanesinden gelir. Evliya Çelebi de bu yöreyi anlatırken, II. Bayezid (1481-1512) dönemine kadar çalışan bu imalathanenin kalıntılarından söz eder.

Kazlıçeşme: Semt adının kökeni bir rivayete dayanır. Fetih sırasında askerlerine su bulamayan Sekbanbaşı, havada uçan kazları görüp “Gidin kazların konduğu yeri bulun, orada muhakkak su yatakları vardır” demiş ve kazların konduğu yöreye Kazlıçeşme adı verilmiştir.

Kurtuluş: Bizans döneminde Aya Dimitri ve Ayos Dimitrios olarak anılan semt, daha sonraları yöredeki at ahırlarından ötürü Tatavla adını almıştır. Cumhuriyet döneminde Tatavla adı Kurtuluş olarak değiştirilmiştir.

Kuzguncuk adı semtin eski adlarından Kosinitza'nın zaman içinde değişmesiyle olmuştur. Evliya Çelebi'ye göre ise buraya Fatih Sultan Mehmed döneminde yerleşen Kuzgun Baba'dan gelmektedir.

Sütlüce: Bizans dönemindeki adı Galatyani, Arapça adı ise Rabtai Leben'dir. Semte Rumca Galata derler. Tüm bu adların anlamı süttür. Yörenin sütünün değerli olmasından ötürü semte bu ad verilmiştir.

Tarabya: Yörenin Antikçağ'daki adı, hem zehirleyici hem de ilaç anlamına gelen Pharmacias veya Farmakeus'tur. V. Yüzyıldan sonra havasının iyi olmasından dolayı şifa, tedavi anlamına gelen Terapia adını almıştır. Osmanlı döneminde II. Selim buraya ağaçlıklar ortasında bir köşk yaptırmış, bundan sonra da adı Tarabiye olmuştur.

Üsküdar: M.Ö. VII. Yüzyılda Halkedon'un (Kadıköy) iskele ve tersaneleri bugün Üsküdar'ın bulunduğu yerdeydi. Buraya Hrisopolis, yani Altın Şehir adı verilmişti. Yörenin bu adla anılmasının nedenine ilişkin çeşitli yorumlar vardır. Bunlardan biri, günbatımında evlerin camlarının yaldıza boyanmış gibi görünmesidir. Diğeri ise Pers işgali sırasında Anadolu Yarımadası'nda yaşayan kavimlerden vergi olarak toplanan altınların bu yörede muhafaza edilmesidir.

Hrisopolis adının Skutarion'a dönüşmesi ise yine çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır. Kimi kaynaklar bu adın Farsça ulak anlamına gelen Eskudari'den türediğini yazar. Bir diğer yorum ise bu adın Yunanca'da ham ya da deri anlamına gelen “skitos” sözcüğünden türediğidir. Antikçağ 'da kalkanlar deriden yapılır ve imparatorun kalkanlı muhafızları Üsküdar'da bulunurdu.

Yeşilköy: Eski adı Ayastefanos'tur. Bu ad, Hıristiyan bir azizin burada bulunan kilisesinden gelir. Yeşilköy adını ise 1930'da almıştır. Bir iddiaya göre, semte bu adı yıllarca burada oturan yazar Halit Ziya Uşaklıgil vermiştir.

Seyyahların Gözüyle Semt Semt İstanbul, Burçak Evren

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *